22 Ekim 2012 Pazartesi

Kapitalizmin Ruhu

(Ne okuyordum? Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu)


Acaba MÜSİAD kapitalizmin uçp gitmiş ruhunu geri çağırmış olabilir mi?

12 Ekim 2012 Cuma

Flaş flaş! İlkokul sıralarında anarşizm!

(Ne okuyordum? Kapital, Marx tabi ki de)


Meğerse bize doğru orantı yöntemiyle çözdürdükleri işçi/havuz problemleri birer Marxist Theory of Capitalist Production öğretisiymiş de haberim yokmuş...

2 Ekim 2012 Salı

güzel cevap.

(Ne okuyordum? Environmentalism of the Poor, Joan Martinez-Alier)

"The head of European Environment Agency, Domingo Jimenez Beltran, gave a speech at the Wuppertal Institute in 1998 with the title 'Eco-efficiency, the European response to the challenge of sustainability'. I wrote back to him, saying I would write a book on 'Eco-Justice, the Third World response to the challenge of sustainability'". (p.8)

29 Eylül 2012 Cumartesi

The Sorcerer's Apprentice

(Ne Okuyordum? Karl Marx -- Komünist Manifesto)

"Gözlerimizin önünde buna benzer bir hareket yer alıyor. Kendi üretim, değişim ve mülkiyet ilişkileriile modern burjuva toplumu, böylesine devasa üretim ve değişim araçları yaratmış bulunan bir toplum, ölüler diyarının büyüleriyle harekete geçirdiği güçleri artık kontrol edemeyen bir büyücüye benziyor" cümlesinin aklıma getirdiği 1940 Walt Disney yapımı Fantasia çizgifilmidir:


24 Eylül 2012 Pazartesi

kehanet!

(Ne okuyordum? Eobert Merton hakkında Vikipedi tanımlamaları)

Merton "self-fulfilling prophecy" diyince fancy oluyor ve akademik alanda imza atıyor da biz her gün "40 kez söylersen olur" deyince niye adamdan sayılmıyoruz?

23 Eylül 2012 Pazar

ağız-burun ilişkisi

(Ne okuyprdum? Merton, R. K. (1968). Manifest and latent functions. Social theory and social structure, 19-84. )


Socrates ne demiş? "Tanrı ağzımızı burnumuzun tam aşağısına yerleştirdi ki yediğimiz yemeğin kokusundan keyif alabilelim". Güzel fikir!

20 Eylül 2012 Perşembe

fonksiyon

(Ne okuyordum? Robert K. Merton, Social Theory and Social Structure, Revised and Enlarged Edition. 1968. Free Press. Chapter 1 “Manifest and Latent Functions”)

Efendim bu makaleye göre "function" kelimesinin beş ayrı anlamı varmış. Aldığım notları kopyalayıp yapıştırayım:

function#1: (popular speech)public gathering. "social function"
function#2: (economics) occupation
function #3: (politics)activities assigned to political position
function #4: (math) relation of one varialbewith another.
function #5: (sociology, social antropology) "vital or organic processes considered in the respects in which they contribute to the maintenance of the organism" (biyolojden apartma bi terimmiş)

şimdi, "afedersiniz" deyip de Robertçığımın lafını balla kesesim geliyor, sen fonksiyon kelimesinin önüne sosyal kelimesi koyarsan, isim tamlaması yapmış olursun, yani burada kelimenin anlamı değişmez, yarattığın isim tamlaması yeni bir anlam ile yüklenir. O yüzden kalkıp bana "bu fonksiyon kelimesinin anlamlarından biri" deme.

ekonomi alanında diyor Robert, "functional analysis of a group" dendiğinde, insanların occupation'ına bakılırmış. Ben 7 sene okudum böyle bir şey görmedim, umarım benim cahilliğimdendir de sen haklısındır Robert.

Politika alanında fonksiyon denince bir kurumun fonksiyonunu anlamalıymışız. Ya arkadaşım, ha Ahmet'in toplum içindeki fonksiyonuuu, ha Mehmet'in. Bunun "sosyal fonksiyon" kelime grubu içindeki "fonksiyon" kelimesinden ne farkı var? Sosyal fonksiyon dediğin de society'nin fonksiyonu. o da bir kurum en nihayetinde.

matematik işine girince, aynı bokun laciverti: ha bir kurumun toplum içindeki fonksiyonu demişsin, ha x değişkeninin y değişkenini nasıl etkilerdiğini gösteren matematiksel bir fonksiyon yazmışsın...

sonuncusunun da diğerlerinden bi farkı yok diyeceğim secgili Robert: "vital and organic process"lerin "organism" üzerine olan fonksiyonu.

Velhasıl bu sosyologların açık ve net olan şeyleri bile kendi hayal dünyalarında karçaşıklaştırıp sonra beynimizi laf salatasına çevirmeleri fonksiyonunun bir örneğini burada görmüş olduk.

Oktar'dan sosyal ilişkiler ağı üzerine bir teori

(Ne izliyordum? Aşağıdaki videoyu)



Bu videoyu izler izlemez Adnan Oktar'ı aradım. Sosyoloji özel dersi için fiyat istedim. "Gösterişli ve güzel misin?" dedi, platin sarısı saçlarım ve full makyajım olmadan benim yanıma yaklaşamayacağını, bunun kendi yarattığı sosyalleşme teorisine uymayacağını söyledi bana. Bana ter kokulu vahşi takımı layıkmış. "Oooldu size eygünleer" diyip telefonu kapattım. Sonra da kuaförden saç boyası için randevu aldım.

19 Eylül 2012 Çarşamba

Epsilon Ain't Zero

(Neredeydim? Non-Profit Sector dersinde)

Evet, sorumu cevaplayın bakalım:

Nükleer karşıtları "epsilon ain't zero" argümanına tutunuyorlarsa, neden uçak yolculuğuna karşı değiller? O noktada da uçak düşse ne olacak yani? Hiç düşen uçaktan kurtulan duyduk mu?

Evet, biliyorum, sizin aklınızda bir cevap var, benim de var aynısı: "İyi de, nükleer patlayınca hepimizi etkiliyor. uçak düşünce sadece uçağa binenlere olan oluyor. Kendi hayatlarıyla kumar oynuyorlarsa, bu beni ilgilendirmez!"

Oh yeah, externalities matter, babe.

18 Eylül 2012 Salı

Reenkarnasyon

(O sırada ne izliyordum? Before the Sunset)

Kadına sordu, "reenkarnasyona inanır mısın?". Sonra da dedi ki "pırtak gibi çoğaldık eğer doğruysa bütün bu ruhlar nereden türedi?". Cevabım hazır: Diğer canlıları öldürdük. Peki vahşi yaşama geçit vermemiş olmamız reenkarnasyonun gerçek olduğuna işaret midir? Hayır. O zaman... şarkı söylemek lazım avaz avaz, çığlık çığlığa!

Ben filme döner...

endoplazmik retikulüm

(O sırada ne okuyordum? Davis, K., & Moore, W. E. (1945). Some principles of stratification. American sociological review, 10(2), 242-249.)


Böyle sosyal metabolizma argümınından devam edince, şimdiki kök hücre keşfinden mütevellit, ortaya çıkacak argümanlar türlü türlü olacaktır. Misal biri kalkıp diyecektir ki "efendim başka hangi kök hücrenin neye dönüşeceği belirlenmiş, biz de baştan belirleyelim" ya da öbürüsü çıkıp diyecektir ki "ne münasebet efenim bakın bugün kök hücreyi neye koysan ona dönüşüyor demek ki insanları baştan 'şunu yapacaksın' diye zorlamaya gerek yok ama gerekirse alıp 'al hacı sen bu işi yapacaksın çünkü ihtiyacımız bu şimdilik' diyip istediğimiz işe koşturtabiliriz"... Bugün radyoda dinledim şu genom meselelerinde de cost'lar düşmüş. Direk kendi bireylerini kendilerini yapmaya kalkmasınlar şimdi ihtiyaç sahipleri? abbowww!!


17 Eylül 2012 Pazartesi

Sana saygım sonsuz ama sana tapamam totem!!!


(Referans: The Elementary Forms of Religious Life. Durkheim.)


Efendim Durkheim sordu gene kendi kendine, "Bu klanlar neden hayvanlardan seçiyorlar totemlerini?" diye. Durkhaym Durkhayymmmm, verdiğin cevaba bak, bi de "bilimsel olalım" diye geçiniyosun: Neymiş efendim insan dediğin hayvana itkiden daha yakınmış, yıldızlar gökyüzü ay güneş de bulunulan yerden çok uzakmış. Hadi ordan be!

Ha ama bu arada bitki de olurmuş. Hayvan ve bitki en iyisiymiş. ama hayvan büyüktür bitki. Evet öyle diyor. Yani galiba. Bazen kendimden şüphe ediyom a kesin ben yanlış anlamışımdır diyorum ama yok ya, öyle gibi yani...

Senden elektrik aldım!

(O sırada ne okuyordum? The Elementary Forms of Religious Life. Durkheim.)

"Senden elektrik aldım" sözünün orijinali Durkheim'a aitmiş! İşte kanıtı: "When they are come together, a sort of electricity is formed by their collecting which quickly transports them to an extraordinary degree of exaltation..." ( Book 2, Chapter 7, Part 3)